Modon fetihnâmesinde, "Emiru'l-Mü'minîn Sultanu'l-Guzat ve'l-Mücahidîn Nâsiru's-Seriat ve'l-Milleti ve'd-Din Giyâsu'l-Islâm ve Muinu'l-Müslimîn Sultan Bâyezid diye anilan Sultan II. Bâyezid, 85l (l447) yilinda Dimetoka'da dogdu. II. Bâyezid, Fâtih Sultan Mehmed'in, Gülbahar Hatun'dan dogan büyük ogludur. Yedi yasinda iken Amasya sancakbeyligine gönderildi. Sultan II. Bâyezid'in zamani, gerek Osmanli cografyasi, gerekse ekonomik hayati bakimindan istikrarli ve emniyetli bir devir idi. Gerek bu gerekse ve daha önceki dönemlerde yenilmeye degil, genellikle yenmeye alismis bir kütle psikolojisi için, hududlardan sadece zafer sesleri degil, refah ve bolluk da beraber girmekte bulunuyordu.
Osmanli medeniyetinin ahengini meydana getiren muhtelif unsurlarin her biri, hem federal ve müstakil hüviyetleri içinde kendi merkezlerine bagli, hem de müsterek ana merkezin mali ve mensubu olarak, hatta XVII. ve XVIII. asirlarda bile hâla, semâvî bir nükte gibi, latif, ince ve kemalli çehresiyle dünyaya yüz göstermekte devam etmekte idi.
Fâtih Sultan Mehmed vefat ettigi zaman, büyügü Bâyezid, küçügü de Cem olmak üzere iki oglu kalmisti. Bâyezid, o dönemde merkezi Amasya olan Rum Eyâleti, Cem de merkezi Konya olan Karaman Eyâleti'nin valisi idiler. Daha önce de belirtildigi gibi Fâtih'in, Mustafa adinda bir oglu daha vardi. Fakat bu sehzâde babasinin sagliginda vefat ettiginden, o sirada Kastamonu Sancakbeyi bulunan Sehzâde Cem, ölen kardesinin yerine Karaman valiligine tayin edilmisti.
Kaynaklarin, uzun boylu, beyaz tenli, melek huylu, genis ve açik yüzlü, elâ gözlü, siyah çatik kasli, mutedil sakalli, yüzünde ben bulunan, genis omuzlu ve yüksek gösterisli olarak belirttikleri Bâyezid-i Veli, 85l (m. l447) yilinda iki bayram (Ramazan - Kurban) arasinda dogmustu. 886 Rebiülevvel'inin 13. (12 Mayis 1481) günü 35 aslarinda iken, babasinin yerine tahta geçer. Her ne kadar onun dogum tarihi ile ligili farkli yillar veriliyorsa da genellikle yukarida belirtilen tarih kabul edilmektedir.
Fâtih Sultan Mehmed'in ani ölümü, tabiî bir hâdise gibi karsilanmadi. Ülkede büyük bir siyasî buhranin çikmasina sebep oldu. Fâtih vefat eder etmez, Vezir-i Azam ve Mevlânâ'nin soyundan gelmis olan Karamanî Mehmed Pasa, bir taraftan Keklik Mustafa adinda bir çavusu, büyük sehzâde Bâyezid'i davet için Amasya'ya gönderirken, öbür taraftan da kendi adamlarindan birini Cem Sultan'a gönderip yolu uzak bulunan Bâyezid gelmeden önce onu Istanbul'a davet ile bir emr-i vaki yapmak istemisti. Fakat Cem'e bu mektubu götüren sahsi, Anadolu Beylerbeyi ve Bâyezid'in damadi olan Sinan Pasa yakalayarak öldürür. Vezir-i Azam'in, Konya'da bulunan Sehzâde Cem'e gönderdigi mektup ve bu vesile ile Fâti'in ölümünden haberdar olan yeniçeriler, ayaklanarak Pendik önlerine demir atmis bulunan birkaç gemiyi zapt ederek Üsküdar'a gelirler. Oradan da Istanbul'a geçerek Yahudiler ile zengin halkin evlerini yagmalarlar. Yeniçeriler, Fatih'in, bulunmayacagi siralarda Istanbul'da hükümet islerine bakmak üzere Silifke'den çagirmis oldugu Ishak Pasa'nin kiskirtmasi ile Vezir-i Azam Karamanî Mehmed Pasa'yi da öldürürler. Bu feci hadiseden sonra iktidar, bütünüyle Ishak Pasa'nin eline geçmis demekti. Zira Divan, devletin islerini tedvir etmekle onu görevlendirdi. Ishak Pasa da kendisine verilen bu genis yetkiyi iyi kullanarak asayis ve güvenligi sagladi. Yeniçeriler, Sehzâde Bâyezid'in tarafini tuttuklari için, babasi gelinceye kadar, o siralarda Fâtih'in yaninda ve henüz 11 yaslarinda bulunan Bâyezid'in oglu Korkut'u, 5 Rebiülevvel 886 (4 Mayis l48l) de Saltanat Kaymakami ilan ederler.
Öte yandan devlet büyüklerinden acele davet mektuplari alan Bâyezid, maiyetinde 4.000 kisi oldugu halde Amasya'dan yola çikip Üsküdar'a gelir. Ertesi gün, oglu Korkut'tan saltanati resmen devr alip l2 Mayis l48l de Osmanli tahtina çikar.
Yeni padisahi, büyük bir tezahüratla karsilayan vüzera ve asker, Ishak Pasa'nin vezir-i azam olmasini, onun rakibi olup, terakkilerinin artirilmasina muhalefet ettigi söylenen Hamzabeyoglu Kara Mustafa Pasa'nin, azil ve nefy edilmesini ister. Yeni padisah, ilk hamlede mesele çikarmamak için, bu istekleri kabul eder. O, basinda siyah bir kavuk ve ayni renkte bir elbise giymis oldugu halde Istanbul'a girmisti. Topkapi Sarayi'na girerken, kapi önünde saf tutup, kendisini merasimle karsilayan Yeniçeriler, subaylari vâsitasiyle bir arzuhal takdim ederek, Karamanî Mehmed Pasa'nin öldürülmesi sebebiyle vâki olan kusurlarinin affini ve cülûs bahsisi verilmesinin kabul edilmesini taleb ederler. Yeniçerilerin bu istekleri, yeni sultan tarafindan kabul edilir.Bu, Osmanli tarihinde Yeniçerilere verilen cülûs bahsisinin ikincisi olmustu.(Ilki Fâtih Sultan Mehmed tarafindan verilmisti.) Cülûs bahsisinin ikinci örnegi olan bu uygulamadan sonra, her tahta çikista, cülûs bahsisi tekrarlanmisti. Bu usûl, zamanla devlet maliyesi için âdeta bir yikim halini alaacaktir. Bu bahsisler, ancak üçyüz yil sonra Sultan Birinci Abdülhamid tarafindan Rusya ile yapilan savas sirasinda ve birdenbire kaldirilabildi.
Bâyezid'in, tahta geçisinin ertesi günü, Fâtih Sultan Mehmed'in cenaze merasimi icra edilmisti.Namazdan sonra Fâtih'in naasi, kendisi tarafindan yaptirilmis olan camiin arkasindaki türbeye defnedilmisti. Tabutun altina önce Sultan Bâyezid ve vezirler girmislerdi. Cenaze namazini Seyh Ebu'l-Vefa adiyla söhret bulmus olan büyük âlim Konyali Muslihiddin Mustafa kildirmisti. Günümüz Istanbul'undaki Vefa semti hâla bu zatin ismi ile anilmaktadir. Cenaze defn edildikten sonra bey'at merasimi yapilarak Sultan Bâyezid, resmen Osmanli tahtina oturmus olur. Bundan sonra Ishak Pasa'ya sadaret tevcih olunur. Bu arada yeniçerilerin bütün isteklerinin kabul edilmesi mahzurlu görülerek daha önce Mustafa Pasa hakkinda verilen karardan dönülür. Böylece henüz Üsküdar'da bulunan Mustafa Pasa getirtilerek ikinci vezir olarak ilan ve tayin edilir.